(Taecyeon’un 2pm gibi bir grubun üyeleri içinde dahi seksiliğiyle göz önünde olduğunu anlatan bir paragraf yazıyı es geçip direk röportaja geçiyorum.)
“Who Are You” filminin çekimlerine başladığını duydum. Sürekli yoğun olduğun düşünülünce, gerçekten çok dayanıklı biri olmalısın.
Doğrusu “Who Are You”nun çekimlerine “Marriage Blues” filminin çekimlerinin bitmesinden sadece 2 gün sonra başladım. O iki gün süresince de 2PM’le etkinliklerimiz vardı. Sürekli konser vb. şeylerle meşgul olduğumdan, sakatlandım ve yoruldum ama bu diziyi kaçırmak istemedim çünkü metni okuduğumda gerçekten ilgimi çekti ve devamının nasıl olacağını merak etmeye başladım.
İlk teaser’da So Yi-hyun’laki aşk sahneniz yayınladı. Böyle bir sahne çekmeden önce birbirinizi tanımak için pek vaktiniz olmadı sanırım (güler).
Sadece birbirimizi tanımak için vaktimiz olmadı değil, üstelik bunu metni okumamızın hemen ertesi günü çektik. Birbirimize sadece birkaç kez selam vermiştik haliyle bu sahne metnini görünce allak bullak olduk. Yine de, şanslı bir şekilde birbirimizle uyumluyduk ve bence gayet doğal bir şekilde bu sahneyi tamamladık.
Önceki dizinde, baştan çıkaran tip olmak yerine sürekli istediği kızı bekleyen adam rolündeydin. Bu yüzden belki hayranların daha da çok şaşıracaklar.
Aslında, “Marriage Blues”da oynadığım Wonchul karakteri bile sevdiğini bekleyen sessiz, sıkıntılarını içine atan bir tip. Bu yüzden bir filmde ya da dizide etrafındakilerle sürekli çatışan birini canlandırırken çok çaba sarfediyorum. Gunwoo oldukça düşünceli biri, bir hatası yüzünden polis kuvvetindeki rütbesi düşürüldü, bu yüzden tekrar eski yerine gelmeyi hedefliyor. Daha önce oynadığım karakterlerle karşılaştırınca baya farklı biri.
İkinci teaser’a bakılırsa, bu dizi bir melodramdan çok bütün tarzların karışımı gibi görünüyor.
Bu dizi bir çok farklı elementi karmaşık bir şekilde barındırıyor. Birçok gün yüzüne çıkmamış sır var, bunun yanında korku filmi tadında bir atmosferi var. Ekibe senaryoyu verdiğimde gardrop sahneleri yüzünden metni okumanın bile ürkütücü olduğunu söyleyen bir arkadaş vardı. Yine de ben korku filmlerinden hoşlanmamama rağmen senaryoyu okurken zevk aldığıma göre izleyiciler için endişelenecek bir durum yok.
Korku filmlerinden hoşlanmıyor olduğundan bunu çekmek senin için çok zor olmalı?
Doğrusu gerçekten hayaletlerden hoşlanmıyorum. Korku filmi bile izlemiyorum. Daha da kötüsü 2PM’le bir lunaparktaki hayalet evinin reklamlarını çekerken oraya tek başıma giremedim. Şanslıyım ki, Gunwoo hayaletleri göremiyor (güler). Bu yüzden çekimlerde korkulacak bir şey yok.
İnsanlar seni ilk olarak 2PM’le tanıdılar ama şimdi, bence senin solo aktivitelerin de bunu etkiliyor, ayrıca gruba da güç veriyor.
Solo aktivitede bulunma eğilimi gösteren ilk üye bendim. “My Ear’s Candy” ya da “Cinderella’s Sister” günlerinde diğer etkinliklerle de meşgulüm, bu yüzden üyeler gerçekten benim için çok endişelenmişti. Ben durdurmaya çalıştılar. Ama bence şuan diğer üyelerin isimleri de daha iyi biliniyor. Ayrı ayrı da çok çalışıyor olmamız iyi niyetli bir rekabet oluşturuyor ve bu şekilde 2PM de devam ediyor.
Repackage* albümünüz 2PM üyelerinin kendi besteledikleri şarkıları içeriyor. Sanırım bu da sıcak bir rekabet oluşturdu… (güler)
(*Repackage’in kelime anlamı yeniden paketleme ama terim olarak bir albüme 3-4 tane daha şarkı ekleyip tekrar piyasa sürme anlamına geliyor.)
Aslında solo şarkılarımızdan oluşan bir repackage albüm oluşturmak benim fikrimdi. Konserlerimiz esnasında bir çok solo sahne aldık, şahsen bir başkasının şarkısını söylemek yerine kendi şarkımla kendi sahnemi oluşturmak istedim. Bu yüzden geçen yıl beste yapmaya başladım, bir performans esnasında hayranlara “Bu benim yazdığım şarkı, lütfen bunu dinleyin..” dedim. Ama hiç bir tepki yoktu (güler). Bu yüzden hem bu acemilik hissinden de kurtulmak, hem de daha önceden bu şarkıları dinleyebilmeleri için bir şans vermenin güzel olacağını düşündüm, böylece bu albümün yapımlarını da tamamladık.
İstediğin sahne için gerçekten iyi bir şarkıya ihtiyacın var.
Bize cesaret veren yönümüz hayranlarımızın karşısına daima farklı bir imajla çıkmamız. Aynı oyunculukta yeni bir karakter seçmek gibi, bence 2PM’le birlikte sergileyemeyeceğin bir sahne ortaya koymak da önemli. Bu yüzden mesela hiphop ya da tango sahnelerini ilk düşünen sonra da onlar için bir şarkı yazan ilk kişi bendim.
İçeriği bir kenara bırakırsak bence konseptin anlamı da gelişmiş olmalı, çünkü gerçekten uzun bir süre sonra dönüş yaptınız.
Kore’de 2 yıldır aktif değildik, bu yüzden gerçekten ev hasreti çekiyorduk. Uzun bir süre farklı bir yerde kaldıktan sonra evinin sadece kapısından bile bakmanın verdiği mutluluğu biliyor olmalısınız? 2 albüm yayınlamış olmamıza bakıldığında Japonya’da bulunmak bizim için yeni bir şey değildi ama yine de geri döndüğümüzde kendimizi çok daha iyi hissettik.
Sürekli yeni bir imaj sergilemenin önemli olduğundan bahsettin ama bence insanların çoğunluğunun istediği imajı sergilemenin daha uygun olacağı gerçeğini de görmezden gelemezsin.
Comeback’ten önce bu konuda uzun bir süre konuştuk. Bir kez 2PM’in ne şekilde devam edeceği konusunda tartışmaya başlandığında, bu konu saatler alıyor. Şuana kadar yaptığımız her şeyi konuştuk, en popüler şarkılarımız, çok tutmayanlar, hayranlarımızın hoşlandığı konseptler.. ve hepsi çok farklı fikirlere sahipti çünkü her defasında bambaşka bir konsept ortaya çıktı.
Son aşamada daha çok kimin kararları etkili oluyor?
Tabi ki Jinyoungie hyung’un! (güler) İki ana şarkılı bir konsept olmasına rağmen çoğunlukla Jinyoung hyung’un fikirleri kullanıldı.
Bu albümde “I’m Sorry” ve “Today Marks the 1st Day” gibi slowumsu şarkılar içeriyor; genellikle insanlar daha enerjik ve akrobatik şeyler bekliyordu sanırım, bu albümün şaşırtıcı bir yönü var.
“Heartbeat” in ardından yeni şarkıcıların bir çoğunun akrobatik sahneler sergilediğini farkettik. Yani, eğer bu herkesin yapabildiği bir şeyse, biz de başarılı olmak için ne yapmalıyız konusunda biraz endişelenmeye başladık. Bu albümün amacı yapılmış olanlardan daha farklı bir imaj sergileyebilmekti. Asıl amacımız yeni idoller tarafından henüz yapılamayan bir sahne sunmaktı.
Bence bu tarz bir çözüm sunmuş olman özgüven sahibi biri olduğunun bir göstergesi.
Son 2 yılda yurtdışında yaklaşık 40 konser verdik. Sanırım biraz da bu yüzden güvenini bir kaç seviye artırabiliyorsun. Olgunluk olsa da, hala çaba istiyor. Bizim fiziğimiz var. (güler) Jinyoungie hyung bize albüm hazırlıklarını yaparken: “Sizce diğer gruplardan daha iyi olan yönünüz ne? Sadece uzun bir ceket giyip çıksanız bile öldürücüsünüz! Konserlerinizi izledim ve harika görünüyordunuz.” demişti.
Ama bence özel yönlerinizi gösterecek bir performans konusunda endişelenmiş olmalısınız. Hala burada ve iyi olduğunuzu göstermeniz gereken bir zamandı.
Doğrusu bu geridönüşün çok uzun sürdüğünü düşünüyorum. Heartbeat’le ödül almamız çıkışımızın ardından 2 yıl sürmüştü. Yani yeni çıkış yapmış bir çok grubun piyasada yer edinmesi için yeterli bir zaman. Yine de, endişelenmek yerine görüş açımızı genişlettik. Bu sefer Shinhwa hyungları izlerken ne kadar uzun süre birlikte olursan o kadar mükemmelleşeceğini hissettim. Bence bu iniş ve çıkışların ardından zaman geçtikçe, tıpkı Shinhwa gibi 2PM de yıllardır birlikte olmanın mükemmelliğiyle gözler önünde olacak.
Bu kadar uzun bir süre grup olarak kalabilmek için ne yapmak gerekiyor?
Bence kesinlikle diğer üyelere karşı düşünceli olman gerekiyor. Shinhwa hyunglar da bunu çok iyi yapıyorlar, özellikle de Eric hyung diğerlerini de düşünerek kendi arabuluculuk görevini çok iyi yaptı. Doğrusu hyunglar hakkında bir çok röportaj ve haber okuyorum (güler). Bence üyeler birbirlerine saygı duyup, birbirlerinin fikirlerini anlayabilirlerse uzun süre birlikte çalışabilirler.
Bence aynı şey hayranlar için de söylenebilir. Sizin yurtdışı aktivitelerinizi sakince izleyip, sizleri bekliyorlar.
Yine de bizim açımızdan yerli ve yabancı hayranların farklılıklarını belirlemek çok zor. Her üyenin hayranları bir birliktelik oluşturuyorlar, farklı ülkelerden hayranlarla iletişim kuruyorlar, birbirlerine bilgi aktarıyorlar ve daha bir sürü şey. Bence fandomların bu eğilimleri gittikçe birbirine benziyor. Uluslararası İlişkiler okumaya karar verme nedenlerimden biri de buydu çünkü bu hayranlarımız sayesinde uluslararası bir etkinlik kazanmanın üstesinden gelebileceğimi düşündüm. Bence bu durumlarda dil ve kültür farklılıklarının hiçbir önemi kalmıyor.
Etkisi altında kaldığın şeyi anlamak önemli bir şey.
Eskiden sosyal medya hesaplarının bana ait bir alan olduğunu düşünürdüm. Ama son zamanlarda görüyorum ki medyadaki ufak bir ima yüzünden bir çok şey olabiliyor. İstediğim hayranlarla iletişim kurmak, yeni şarkıcılarla ilgili haberler paylaşmak ve gördüğüm sevgiye birazcık da olsa karşılık verebilmekti. Ayrıca 2009’a baktığımda Kang Hodong sunbaenin insanların tepkilerinden, birlikte fotoğraf çekinme ve bir şeyi imzalama isteklerinden rahatsız olduğunu gösteremeyeceğini söylediği bir röportajını okumuştum. Bu tavrın gördüğün sevgi ve kazandığın paranın bir karşılığı olduğunu söylemişti. O zamanlar çok yeniydim ama zaman geçtikçe bu sözlerin manasını tamamiyle anladım, çünkü akranlarımın sahip olmadığı bir çok şeye sahip olmak için bazı şeylerden vazgeçmeliyim.
Şuan sahip olduğun etkiyi daha da üste taşıyacak bir gizli kartın var mı?
Her şey için çok çalışmak. Sürekli insanlarla iletişimin çalışmaktan daha önemli olduğunu söylerler ama bence çok çalıştığın sürece zaten iyi ilişkiler de ediniyorsun.
Kaynak: http://www.firstlook.co.kr/?star=man-of-wild
Kor-İng: Egle @2PMalways
İng.-Tr: suleyildiz_
Kaynak belirtmeden alıntı yapmayın!